Etkinliklerimiz
Valilerimiz
|
Cum, 29 Oca , 2016 |
Denizli IB
|
Pzt, 3 Mar , 2014 |
ITKIB Is gorusmeleri icin
|
Cmt, 11 Oca , 2014 |
Trabzonspor - Legia Varşova
|
Pzt, 30 Ara , 2013 |
Carlsberg'i ağırladık...
|
Pzt, 30 Ara , 2013 |
Polonya Hakkında
GENEL GÖRÜNÜM
Polonya ile ilgili ilk yazılı kaynaklar 10. yüzyılın ortalarına dayanmaktadır. Polonya, ya da o zamanki adı ile Lehistan Krallığı altın çağını 16. yüzyılda yasamıstır. Devam eden yıllar boyunca, soylu sınıfın güçlenmesi, 1573 yılından itibaren kralların seçimle tahta gelmesine bağlı olarak bazı yabancı ülke krallarının Polonya'da iktidarı ele geçirmeleri ve iç karışıklıklar nedeniyle ülkenin gücü zayıflamıs, 1772 ve 1795 yılları arasında imzalanan bir dizi anlasma ile, Rusya, Prusya ve Almanya tarafından paylasılmıstır. Polonya, bağımsızlığını 1918 yılında imzalanan Versaille anlaşması çerçevesinde kazanmış, daha sonraki döemde ise II. Dünya Savası sonrasında ortaya çıkan iki kutuplu dünyada Sovyet sistemi içerisinde yer almıstır. II. Dünya Savası’nda Sovyetler Birliği ve özellikle de ülkeyi istila eden Almanya tarafından egemenliği bir kez daha ihlal edilmistir. Savas sonrasında, Varşova Paktı'na dahil olmakla beraber diğer Sovyet cumhuriyetlerine göe daha bağımsız bir ülke konumunda olmuştur. 1989 yılında komünist sistemin yıkılması ve haziran ayında yapılan ilk serbest seçimlerden sonra 1990’ların basında ekonomi alanında tam bir “şok terapi” programı izlenmis ve ülke ekonomisi, Orta Avrupa içendeki en sağlam ekonomilerden biri haline gelmistir. Profesör Balcerowicz tarafından uygulamaya konulan ve “Şok Polonya Terapisi”olarak adlandırılan bu eğilim, liberal ekonominin temel prensipleri yerine oturtulmustur. Bu temel prensipler kamu kurumlarının özellestirilmesi, serbest rekabet, piyasa ortamının olusturulması, serbest para akısı, polonya para biriminin konvertibl hale getirilmesi, özel sektörün gelisimi için uygun sartların olusturulması ve devlet tekelinin kaldırılması ya da sınırlandırılmasıdır. Polonya ekonomisi 2000’li yıllardan itibaren büyük bir gelişim kaydetmiştir. Gayri Safi Yurtiçi Hasılası 2004’den günümüze kadar ikiye katlanmıstır. Artan bu refah seviyesi tabiiki kisi başına düşen gelirlere de yansımıstır. Ancak, ekonominin en büyük problemlerinden olan issizlikle kararlı bir mücadele verilmis olmasına rağmen issizlik rakamları 2012 ekim ayı itibariyle % 12,5 olmuştur. Dünya Bankası desteğiyle açılan İş Gelistirme Merkezleri’ne büyük önem veren Polonya Hükümetii, issizlikle müadelede devletin etkin rolü konusunda Güey Kore, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerle birlikte örnek gösterilen ükelerden biri haline gelmistir. AB üyeliği ile Batı Avrupa’ya (özellikle İngiltere ve İrlanda'ya) vizesiz ve hiçbir kısıtlama olmaksızın giden Polonyalılar son dönemde ülkelerine dönmeye baslamıstır. Yabancı para birimlerinin zloti karsısındaki değerinin düşmesi ve Polonya’da ekonominin güçlenmesiyle ücretlerde görülen artıs, bu geri dönüşlerin temel nedenidir.
İssizliği azaltan bir baska önemli etken ise polonya ekonomisinde yaşayan olumlu gelişmelere bağlı olarak ülkeye gelen yabancı yatırımlardır. Polonya Cumhuriyeti, eski komünist Doğu Avrupa ülkeleri arasında en sağlıklı ekonomiye sahip üke olarak değerlendirilmekte olup, 2009 yılındaki küresel mali kriz öncesindeki bes yılllık GSYİH büyüme oranı ortalama % 5 (söz konusu dönemde 27 üyeli Avrupa Birliği ortalaması %2.3’tir) düzeyindedir. Polonya, yabancı sermaye yatırımları ve ihracata dayalı büyüme ile birlikte Avrupa Birliği içerisinde 6’ncı büyük ekonomi haline gelmistir. Polonya’nın 2010 yılı gayrı safi yurt içi hasılasının yaklaşık 725 Milyar Dolar düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Polonya’nın kisi basına GSYİH’sı şu an AB ortalamasının yaklaşık % 61’i düzeyindedir. Polonya ekonomisi, ekonomik büyüme, doğrudan yabancı sermayenin çekilmesi açısından geçmiş yıllardaki performansını küresel mali kriz sırasında da sürdürmüş olup, 2009 yılında 10 Milyar Euro ve 2010 yılında 7.3 Milyar Euro civarında doğrudan yabancı sermaye girisi gerçeklesmistir. Bununla birlikte, baslıca ticari partnerlerindeki ekonomik resesyon (durgunluk), Polonya’yı da ekonomik yavaslama sürecine sokmustur. Nitekim, ihracatının yaklasık % 80’ini AB üyesi ülkelere yapan Polonya’nın dıs pazarlarındaki daralma ve dıs kaynaklı kredilere ulasma güçlüğü iç piyasaya şiddetli kur dalgalanmaları, sanayi üretiminde düşüş, perakende satıslarda azalma ve issizlikte artıs seklinde yansımıstır. 2008 yılı içerinde % 5.7 düzeyinde bulunan kisisel tüketim harcamaları artısı 2009 yılında % 2.1 ve 2010 yılında 3.2 ile sınırlı kalmış ancak bir çok AB ülesi ülkelerinde olduğu gibi eksiye dönüşmemistir. Ekonomik faaliyetlerdeki durgunluk bütçe gelirlerine de yansımıs ve 2010 yılında kamu borçları GSYİH’nın % 54’üne ulasmıs, bütçe açığı ise GSYİH’nın % 8’ine yaklasmıstır. Polonya’nın ekonomik alt yapısının modernizasyonuna yönelik projeler ve yerel yönetimlere sağlanan ek destekler de bütçe açığındaki artıslarda önemli bir rol oynamıstır. Bununla beraber, ülkede alt yapı yatırımlarının hız kazanması, doğrudan yabancı sermayenin Polonya pazarına olan ilgisinin aralıksız devam etmesi ve tüketim harcamalarının mali krizden nispeten daha az etkilenmesi gibi nedenlerden ötürü Polonya ekonomisi 2009 yılında % 1,7 oranında, 2010 yılında ise % 3,8 düzeyinde büyümüştür. Polonya, küresel mali kriz boyunca artı büyüme gösteren tek AB üyesi ülkedir. Avrupa Komisyonu’nun Polonya için 2011 yılı büyüme tahmini ise % 4.1 iken bu oran 27 üyeli AB için ortalama % 1.8’dir. Polonya Hükümetii, küresel krizin etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla, 30 Kasım 2008 tarihinde, 2009-2010 yıllarını kapsayan, 24 Milyar Euro (30 Milyar Dolar)’luk İstikrar ve Kalkınma Planı’nı açıklamıstır. Plan, banka garantilerinin arttırılması, küçük ve orta ölçekli şirketlere kredi sağlanması ve yenilenebilir enerji alanında yatırımlara odaklanmaktadır. Buna ek olarak, Uluslararası Para Fonu IMF’den 22 Milyar Dolarlık kredi imkanı temin edilmis ancak ihtiyaç duyulmadığından kullanılmamıstır. Diğer taraftan, Polonya Maliye Bakanlığı bütçe açığının Maastricht kriterlerine uygun hale getirilmesi ve Polonya’nın Euro’ya geçişine imkan tanınması için yeni bir bütçe planını uygulamaya koymustur. Diğer taraftan, Polonya, AB’nin Euro bölgesi üyelerince ekonomi politikalarının koordinasyonu amacıyla 2011 yılı Mart ayında olusturulan Euro Plus Paktı çerçevesinde, rekabet gücünü arttırıcı diğer bazı tedbirlerin yanı sıra, bütçe harcamalarını reel olarak en fazla % 51 oranında arttırmayı, ayrıca ğretmenler ve araştırmacılar dısında kalan kamu personel ücretlerinin dondurulmasını taahhüt etmistir. Polonya, kriz boyunca Rusya Federasyonu, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Azerbaycan gibi eski SSCB ükeleri ile Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Sırbistan gibi yakın ülkeleri hedef pazarlar olarak belirlemis ve bu ülkelere yönelik resmi ve ticari heyet ziyaretlerini arttırmış, benzeri girisimleri Güey Kore, Suudi Arabistan ve Katar gibi Uzak Doğu ve Körfez ülkelerinden yabancı sermaye yatırımların çekilmesi için de gerçeklestirmistir. Polonya’nın 2010 yılı ihracatı, 2009 yılına göre % 14 oranında artış göstererek 156 milyar dolar, ithalatı ise 2009 yılına göre %16 artarak 174.7 milyar dolar seviyesinde gerçklesmistir. Ekonomik faaliyetlerdeki hızlanmaya bağlı olarak ithalatta ihracata göre daha büyük bir artıs görülmüş ve ihracatın ithalatı karsılama oranı 2009 yılında % 91.3’ iken 2010 yılında % 89.7’ye düşmüştür. Benzer sekilde, 2009 yılında GSYİH’nın yalnızca % 1.6’sı düzeyindeki cari islem dengesi açığı, 2010 yılında bir önceki yıla göre yaklasık iki kat artarak 12 Milyon Euro düzeyine ulaşmıstır.